Ailesiyle yaşayan bir genç olarak; ne çekirdek ailemde ne de geniş ailemde kedi veya köpek besleyen hiç kimse yoktu. Bendeki hayvan sevgisi kimden bulaştı hiçbir fikrim yok. Ama lise çağlarımdan beri hayalim olan tek hayat, küçük bir ev, düzenli bir iş ve ev dolu evcil hayvandı. Bu hayali gerçekleştirmek için çok genç olduğumun ve önümde daha uzun yıllar olduğunun farkında olarak şimdilik sadece sokaktakilerle ilgilenerek avunuyordum.
Lili ilk göz ağrımdı. Yarı özel yarı devlet destekli bir işte ve devletin binasında çalışıyordum. Onu ilk olarak sensörlü kapının önünde, içeri giren insanların üzerine basmamak için çaba gösterdiği bir halde gördüm. O kadar minik ve o kadar hareketliydi ki, insanlar gerçekten basmamak için büyük çaba sarf ediyordu bu tekir kıza.
Görür görmez kucağıma aldım ve sanki yıllardır annesiymişim gibi gösterdiği sevgiye vuruldum o an.
İlk işim hemen ona bir kedi evi ve mama su kabı koymak oldu kapının önüne. Allah için kimse de ses çıkartmadı. Her sabah ayağıma dolanarak beni karşılıyor, mamaları hapır hupur yiyordu. Tabii ki o eşsiz sevgisi ile. Bir süre sonra bana eskisi kadar ilgi göstermediğini fark ettim. Üstelik mama kapları da doluydu. Anladım ki artık benden başkaları da onunla ilgileniyordu ve Lili’nin sevgisi bölünmüştü. Beslemeyin onu, o benim kedim, onu bir tek ben besleyeceğim diye bağırmak istedim kıskançlıktan J Ama başkaları tarafından da sevilip bakıldığını görmek de çok mutlu etti beni.
Zamanla Lili’de bir değişiklik olduğunu fark ettim; karnı şişiyor, hareketleri yavaşlıyordu. Hamile olduğunu anlamak çok uzun sürmedi. Hemen arkadaşım olan veterineri aradım ve bana “getir hemen, daha da büyümeden kürtaja alalım” dedi. O anki sinirimi bunları yazarken bile hissedebiliyorum. Nasıl bağırıp çağırdığımı… Sonra da şöyle dedi: “o bir sokak kedisi. Kendi güvenliği için bile mücadele etmek zorunda. Bir köpek saldırısında kendisi kaçabilecekken, yavrularını korumak adına kendi canından da olabilir.” Evet bu bakış açısı sinirimi biraz alsa da, yine de vicdanen kabul edebileceğim bir durum değildi. Ne olursa olsun müdahale etmeyeceğimi, doğumdan sonra da anneyi kısırlaştıracağımı söyledim.
Lili 4 yavrusunu da sağlıkla doğurdu ve harika bir anne oldu. Kendisi gibi muhteşem güzellikteki bebekleri sahiplenecek kişiler bile hazırdı ve emzirme döneminin bitip kuru mamaya geçmelerini bekliyorlardı. Fakat 1 gün, yavrulardan birinin kayıp olduğunu fark ettik. Lili ise devamlı olarak duvar kenarında duruyor ve acı acı miyavlıyordu. Çok uzun uğraşlar sonucu, binanın yer ile bütünleşen yerindeki minicik bir ayrıktan duvarın içine doğru geçtiği ve geri çıkamadığını anladık. Bina yönetimi duvarı kırmamıza izin vermedi. Bunun üzerine itfaiyeyi aradım hiç umudum olmadan. Fakat gerçekten geldiler ve binaya da zarar vermeden profesyonelce çıkardılar minicik yavruyu. Ardından da her yer kapatıldı benzer bir durumun yeniden yaşanmaması adına. Lili’nin yavrusuna kavuşma anı bence viral olabilecek bir andı.
Herkes yavruların sütten kesilmesini dört gözle bekliyordu. Ben de Lili’nin kısırlaşmasını… Ve bir gün hiç kimsenin asla tahmin edemeyeceği bir şey oldu. Binaya girmek için her zamanki gibi sensörlü kapıya doğru yürüyor ve gözümle de Lili ve yavruları arıyordum ki, onun için yaptığım evin paramparça olduğunu ve insanların kapının önünde ağladığını gördüm. Deliler gibi etrafta koşuşturup Lilie nerde, yavrular nerde diye bağırıyordum. Evet herkes onları sevip besliyordu, ama biliyorlardı ki onlar benim kedilerimdi. Sadece yüzüme bakıp ağlıyorlardı, kimsenin bir şey söyleyecek cesareti yoktu. En sonunda bina güvenliğinden birini gördüm ve adamı sarsarak cevap vermesini istedim. Adam başı önünde hepimiz çok üzüldük diyebildi. Ve nihayet biri söyleyebildi. Dışarıdan gelen sokak köpeklerinden kaçabilecekken yavrularını korumak adına orada kalmış ve hem yavruları hem kendi canından olmuştu.