Pörtlek gözlü minnak kızıma, bundan tam bir yıl önce, işten eve dönerken rastladım. Bir ağacın üzerindeydi. Sırtı siyah tüylerle kaplıydı. Patileri ve göbeği, sırtına inat, pamuk gibi bembeyazdı. Yusyuvarlak gözleri yemyeşildi, burnu ise alabildiğine pembe…
Onu görür görmez “Gel” dediğimi hatırlıyorum. Sanki beni anlamışçasına sözümü hiç ikiletmeden geldi. Sonrasında sözümü dinleyip yerine getirdiği çok az an olmuştur.
Her şey o denli saniyeler içinde gelişti ki, kucağıma doğru gelen kediyi alıp hiç düşünmeden eve götürdüm. Kapıyı çaldığımda annem açtı. Kucağımda üstü başı kirli kapkara, minicik bir şey duruyordu. İlk tepkisi “O ne öyle kapkara!” demek olmuştu. Ama öyle hızlı büyüdü ki, o kapkara kedi bir yılda dünyanın en güzel kedisine dönüştü. Biz onu öyle çok sevdik ki, sevgimiz arttıkça onun gözümüzdeki güzelliği de artar oldu.
Eve geldiği gün, büyüklüğü elim kadardı. Bizden öyle çok korkuyordu ki, küçücük bedeniyle girebildiği bütün boşlukları değerlendirip bizden saklanmanın bir yolunu bulurdu. İlk iş olarak karnını doyurduktan sonra güzelce temizleyip veterinerin yolunu tuttuk. Aşı karnemizi oluşturduk, pire damlamızı yaptırdık, gerekli kontrollerden geçtik. Artık tam bir ev kedisi olmuştu.
Tek bir eksiğimiz vardı. O da bir kedi yatağı… Yeni bir ev arkadaşı edinmiş olmanın heyecanı ile onu ilgilendiren her şeyi bulup almak istiyordum. Aklıma gelen tüm kedi malzemeleri satan sitelerin sayfalarını bir bir açmaya başladım. Kedi maması, kedi tuvaleti, kum, oyuncak, taşıma çantası, tarak, vitaminler, kıyafetler, tırmalama evi, yatak, şampuan ve daha niceleri…
Üstelik kediler için öyle güzel ve rengarenk ürünler görüyordum ki, hangisini seçeceğime bir türlü karar veremiyordum. Burnu gibi pespembe bir kedi yatağı gördüm. Yatağın igloları andıran bir görüntüsü vardı. Kadife kumaştan dokusu, hem şık hem de daha sıcak olmasını sağlıyordu.
Hayalimde yeni arkadaşımı bu yatağın içinde mışıl mışıl uyurken düşündüm. Adeta bir prenses gibi olacaktı. Hiç vakit kaybetmeden siparişini verdim ve teslim edileceği günü sabırsızlıkla beklemeye başladım. O güne kadar internetten kendim için aldığım hiçbir ürün beni bu denli heyecanlandırmamıştı.
Aradan üç gün geçti. Bu üç gün içinde pörtlek gözlü kızımla birbirimize biraz daha alıştık. Artık yavaş yavaş benimle oynamaya ve yanımda uyumaya başlamıştı. Bana güvenmeye başladığını hissedebiliyordum.
Üçüncü günün sonunda kapı çaldı ve beklediğim kedi yatağı sonunda geldi. Sevinçle kutuyu açtım ve yatağı içinden çıkardım. Öyle güzel ve yumuşacıktı ki, o an bir kediye dönüşüp içinde uyumak için neler neler vermezdim.
Evin içinde deli gibi bir oraya bir buraya koşturarak yatak için en doğru yeri bulmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Ben odalar arasında koştururken zaman zaman kedimin şaşkın bakışlarını da üzerimde hissediyordum ama yatak için doğru bir yer seçmek çok önemliydi. Hem sıcak olmalıydı hem cereyanda kalmamalıydı hem de ben ve diğer aile üyeleri ile iç içe olmalıydı. Sonunda salondaki kalorifer peteğinin yanına koymaya karar verdim.
Şimdi en heyecanlı kısma gelmiştim. Kedimi yatağı ile tanıştıracaktım. Heyecanla yanına gittim. Onu kucağıma alarak salona götürdüm ve yatağının içine yerleştirdim. Önce ne olduğunu anlamaya çalışır gibi yatağın her yerini koklamaya başladı. Sonra yatağından çıkıp ayaklarıma sürtündü. Kucağıma çıkmak ister gibiydi.
İlk kez kucağımı istiyordu. Bu beni çok mutlu etti, ama o an her yerimi saran heyecanla kucağımda değil, yatağında olmasını istiyordum. Onu yeniden alarak yatağına yerleştirdim. O yine yatağından çıkarak kucağıma gelmek istedi. Bu inatlaşma birkaç sefer daha sürdü.
O günden sonra onu o yatakta çok nadir gördüm çünkü o kendine çoktan bir yatak seçmişti ve o yatak benim yatağımdı. O gece ve diğer bütün geceler boyunca hep benim yatağımda kollarımın arasında uyudu. Bu yüzden siyah beyaz tüylerine rağmen Sarman adını koydum çünkü sarılmayı çok seviyordu.